Fiordo di Furore ile olan tutkulu ilişkim, Amalfi Sahilleri’ne ilişkin paylaşımlar yapan bir instagram hesabının o muhteşem kareyi paylaşması ile başladı: iki kayalık arasında kalmış daracık bir koy (bu yüzden “fiyord” deniyor), bakir bir plaj, sanki dekorasyon amaçlı oraya konulmuş birkaç kayık, iki kayalığı birbirine bağlayan bir kemerli yol, güneş ışığıyla parıldayan masmavi sular… O andan itibaren Fiordo di Furore’de yüzmek benim hayat amaçlarımdan biri oldu; ne yapıp edip oraya gitmeliydik! (Yine benzer bir paylaşım sonrası hayat amaçlarımın arasına Atrani’de yüzmek de eklenecekti, ona da Atrani yazımızda yer verdim )

Nasıl yaparız, nasıl gideriz diye başladık araştırmalara. O kayalıkları birbirine bağlayan kemerli yol Amalfi’yi Positano’ya bağlayan ana yoldu ve bu yoldan Sita otobüsleri geçiyordu. Bir de bu yolun hemen kenarından plaja kadar inen dar merdivenler vardı. Fakat bazı noktaların netleşmesi gerekiyordu: bir; Google Maps’te Fiordo di Furore diye bir durak işaretliydi ama tam bu durakta inebilmemiz için kendimizi garantiye almamız ve en azından bir önceki durağı öğrenmemiz gerekiyordu. Amalfi Sahilleri Gezi Rehberi yazımızda da bahsettiğimiz üzere, ineceğiniz durağı önceden bilip butona basmazsanız şoför hiç istifini bozmadan yoluna devam ediyor haliyle. Google Maps’te bazı ara duraklar işaretli olmadığı için de şöyle kendimizden emin olacak şekilde bu durağı tespit edemiyorduk. İki; bu dar merdivenlerin tehlikeli olması sebebiyle kapatıldığı söyleniyordu (sevgili Gezici Günlük de buraya ulaşmak için baya maceralar yaşamıştı), bu doğru muydu ve doğruysa biz buraya nasıl ulaşacaktık?

Araştırmalarımızı yaparken Fiordo di Furore’nin birbirinden etkileyici fotoğraflarıyla karşı karşıya geliyorduk ve iştahımız daha da kabarıyordu : ) Bir gün yine Amalfi Sahilleri paylaşımı yapan instagram hesaplardan biri “turlar, ulaşım, vs tüm sorularınızı bize mesaj atabilirsiniz” diye bir paylaşım yaptı. “Aha dedik işte aradığımız fırsat! Buranın yerlisi bilmeyecek de kim bilecek!” Hemen “arabamız yok Sita’yla geleceğiz nerede inelim nasıl ulaşırız” diye mesaj attık. Sağolsunlar çok hızlı döndüler ama çok da net konuşmadılar: “Conca dei Marini’den sonra ineceksiniz. Bizim bildiğimiz kadarıyla merdivenler şu an açık” dediler. Merdiven kısmı tamamen şansa kalmıştı. Onur baya gaza gelmişti; “ya kapalıysa kapalı, madem merdivenleri kapatan betonu atlayanlar oluyormuş biz de atlarız!” : ) Sonra benim bu kayalık gibi yükseklik içeren konulardaki tırsak kişiliğim aklına gelince bir duraksadı : D “Tamam huleyn! Atlarız nolmuş !” diye gazı verdim ben de (kendim de inanmayarak : D )

Durak olayını da Moovit uygulamasını keşfettikten sonra netleştirdik. Amalfi – Fiordo di Furore arasının yaklaşık 18 dk olduğunu söylüyordu. İlk durak Amalfi’yi saymazsanız Fiordo di Furore durağı sonraki 15. durak oluyordu ve bir önceki durak “Via Smeraldo, 59” durağıydı. Ana durak olmadığı için kaçırma ihtimalimiz çok yüksekti. Google Maps’te burayı bulup yıldımızı koyduk ve Fiordo di Furore’ye kavuşacağımız günü beklemeye başladık : )

Burası bizim için çok kıymetli olduğundan mıdır bilmem, Amalfi Sahilleri seyatimizin en son gününü buraya ayırdık. Sanki her yeri gezip görelim, en son bir ödül gibi buraya kavuşalım istedik. O gün geldiğinde sabah erkenden otelden çıkıp Amalfi’ye geçtik. Amalfi’den Positano yönünde giden otobüsün kalkış saatini beklerken gönlümün efendisi Andrea Pansa’ya uğrayıp o en sevdiğim cümleyi kurdum yine: “un caffee per favore”. Andrea Pansa’nın barında durmuş bir içimlik single espressomu o an hiç bitmesin diye yudum yudum içerken bir yandan da taptaze ürünleri dizen, benim gibi erkenci bir İtalyanın kahvesini hazırlayan garsonları izliyordum. Ve o anki hislerimi bir kavanoza doldurup aklıma geldikçe çıkarıp içime çekme isteğiyle doluyordum. Bu küçücük an bile şu an gözlerimin dolmasına neden oluyor.

Positano yönüne giden otobüse bindiğimizde yaşadığımız mutluluk ve tedirginlik karışımını anlatmak çok zor. Birimizde Mooveit , birimizde Google Maps açık; mobil datamızın olması sayesinde GPS’ten yolları takip ettik. Via Smeraldo 59’ya gelince hemen ayaklandık ve dur butonuna bastık. Biraz sonra o kemerli yolun üzerindeydik. Biz otobüsten inerken geride kalan herkes ağızları açık bir şekilde pencerelerden Fiordo di Furore’ye bakıyordu. Birkaç hafta önce biz de fotoğraflara böyle bakıyorduk; ama şimdi oradaydık! Üstelik merdivenler de açıktı! Burası öyle bir yer ki bir tarafta efsane bir koy, bir tarafta heybetli dağlar ve aralarında hayat bulan ağaçlar var. Sırf o merdivenlerden inene kadar bile onlarca fotoğraf çektik sanırım : )

Gittiğimizde plajda sadece 10 kişi vardı ve kayıkların olduğu yerde de bir adam şezlong-şemsiye kiralıyordu. Sanırım plajdaki tek fasilite bu. Cips gibi paketli birkaç yiyecek ve içecek gördük ama burada uzun zaman geçirecekseniz yine de yanınıza yiyecek alın derim; biz öyle yaptık.

Arka tarafta, sizi tepelerde gizli kalmış Furore beldesine ulaştıracak merdivenlerin orada, üzerine kilit vurulmuş bir restaurantın izleri yer alıyor: Restaurant Al Monazeno. Dönünce yaptığım araştırma sonucu 2015’te paylaşılmış, etrafta saksılar içinde çiçekler, keyifle yemek yiyenlerin doldurduğu masalar ve o masalarda servis edilen gerçekten çok lezzetli gözüken balık yemekleri ve makarna çeşitlerinin olduğu fotoğraflara rastladım. Burası 2016 yılında merdivenlerin zarar görmesi sebebiyle kalıcı olarak kapatılmış. Ama fotoğraflara dikkatli bakınca fark ettim ki o restaurantın sahibi şimdi şezlong-şemsiye kiralayan adamın ta kendisi : ) Bunu daha önceden bilseydim kesin gidip konuşur sorar akıbetini öğrenirdim. Bu arada burası baya taşlık olduğu için şezlongla daha rahat edebilirsiniz. Taş olayını bilmeden geldik ama Decathlon’dan aldığımız deniz ayakkabıları hem plajda hem de denize girerken bizi baya rahat ettirdi.

Havlularımızı serdik; güneş henüz kayalıkların arkasından yüzünü göstermediği için uzunca bir süre şemsiyemizi kurma ihtiyacı da hissetmedik. Yüzmek için suyun biraz ısınmasını beklerken sakinlik içinde karşımızdaki enfes manzarayı izledik. Ara ara tekneler burunlarını uzatarak gezdirdikleri insanlara bu güzelliği birkaç saniyeliğine yaşama izni verdiler. Onlar için gerçekten çok üzüldüm : ) Ben böyle bir yere gelip yüzmeden dönsem kesinlikle gözlerim açık giderdim.

Bu arada yavaş yavaş insanlar gelmeye başladı ve öğle saatlerinde baya kalabalık oldu.

Gezimizden önce YouTube’da kayalıklardaki merdivenlerden, hatta ve hatta direkt köprünün üzerinden atlayanları izlemiştik. Biz oradayken köprüden atlayan olmadı ama merdivenlerin köprünün ayaklarıyla birleştiği yerden atlayanları izlemek çok eğlenceliydi (her atlayışta “Eveeet yarışmacımız Yeşşaar geliyüoor.. Yeşşar hazılanüyöoor.. Mük-kemmel bir atlayış! Euehuhazuhu “ diye eğlendik. Onur da kafasına taktığı aksiyon kamerasıyla biraz daha alçak kısımlardan dalış yaptı. Sonradan öğrendik ki burada her yıl uluslararası dalış turnuvaları da gerçekleştiriliyormuş.

Dönerken yine aynı merdivenlerden yola çıktık ve yolun karşısında bizi Amalfi’ye götürecek Sita otobüsünü bekledik. Zaten daracık olan yolda, kayalıkların dibinde birkaç araba ve motorsiklet park güç bela park etmişti. Arabayla ya da motorsikletle geleceksiniz park yeri sorunun büyük olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Fiordo di Furore, yaşadığımız en muhteşem deneyimlerden biriydi. Her şey tam da hayal ettiğimiz gibi gitti. Umarım sizin de yolunuz buraya düşer, bizim gibi ağzınız kulaklarınızda ayrılırsınız buradan. Bu muhteşem anları her zaman hatırlatacak birer anı olarak sizinle beraber eve gelmeleri için, plajda taşların arasından rengarenk seramik parçaları toplamayı unutmayın : )