Aylar öncesinden, hiçbir ön araştırma yapmadan aldığımız iki biletin bizi Bologna’nın kırmızı kiremit çatılı rengarenk yapılarına, her birinin ayrı bir karakteri olan porticolarına, hem gözümüzü hem midemizi doyuran enfes tatlarına, neşeli sofralarına, güleç insanlarına, özetle üç takvim yaprağı görünümlü 48 saatlik mutluluğumuza kavuşturmasının hikayesidir bu yazı. Yüzümüzden kocaman bir gülümseme -ve muhtemelen birkaç kilo fazla ile- döndüğümüz kızıl şehrim Bologna’ya dair bir rehber olduğu kadar, yaşadığımız mutluluğun yazılı bir hatırasıdır aynı zamanda.

Onur’un doğum günü vesilesiyle daha önce gitmediğimiz bir yere gitme isteğimiz kampanyada yakaladığımız çok uygun bir biletle buluşunca, 48 saatlik bir seyahat için Bologna’nın uygun olabileceğini düşünmüş ve tereddüt bile etmeden biletlerimizi almıştık. Ne de iyi yapmışız! Neyle karşılaşacağımızı bile doğru dürüst bilmeden İtalya’nın en renkli, en lezzetli şehirlerinden birine kucak açmışız!

48 saat yetti mi derseniz, ne evet ne de hayır diyebiliyorum. Gezilecek yerleri araştırmaya başlayınca “turistik anlamda mutlaka görülmesi gereken yerler listesi” kısa gelmişti gözüme; sonradan da pek kabarmayınca şaşırmıştım açıkçası. Ama sonradan anladım ki Bologna size bir listeyle gelmiyor; muhteşem porticolarının altında kendi yolunuzu çizmeniz için sizi teşvik ediyor. Burası gezmelik değil, keşfetmelik bir şehir.Yürüyerek her yere ulaşabildiğiniz, çılgınlar gibi o müzeden bu müzeye koşarken eksik kalan bir şey kaldı mı diye endişe etmek zorunda kalmayacağınız şehirlerden. Onun yerine insanlarını ve yaşam tarzlarını tanımak için bolca vakit bulduğunuz; her köşe başında, her bir porticonun altında sizi şaşırtacak bir şehir. O yüzden size Bologna’ya en az şu kadar gün ayırın diye bir tavsiye veremeyeceğim ama günlerce kalsanız bile “tamam ya, bu şehre de doydum” cümlesini kolay kolay kuramayacağınızın garantisini veriyorum.

Bologna Hakkında Genel Bilgiler

Bologna, İtalya’nın kuzeyinde yer alan Emilia-Romagna bölgesinin başkenti. Şehir Etrüskler tarafından M.Ö. 600 civarında Felsina adıyla kurulmuş ancak Galyalıların eline geçince ismi Bononia olarak değiştirilmiş. Kısa bir süre sonra da Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına girmiş. 13. YY ‘da şehrin etrafı koruma amaçlı olarak duvarlarla örülmüş ancak 20.YY’da bu duvarlar yokedilmiş.  Duvarların günümüze ulaşan tek kalıntıları, tarihi şehir merkezini çember biçiminde kuşatan 10 şehir kapısından (Castiglione, Santo Stefano, Maggiore, San Vitale, San Donato, Mascarella, Galliera, Lame, San Felice, Saragozza) ibaret. Havaalanından şehir merkezine giderken etrafı izlemeyi unutmayın; kapılardan birkaçının önünden geçeceksiniz.

Bologna’nın lakabı “La Dotta, La Grassa, La Rossa” yani “bilgiç, şişman, kırmızı”. Bilgiçlik Batı dünyasının en eski üniversitesinin burada olmasına; şişmanlık hem Bologna’nın hem de genel olarak Emilia-Romagna bölgesinin İtalya’nın gastronomik başkenti olmasına; kırmızı ise kırmızı çatılardan oluşan şehir silüetine birer atıf niteliğinde.

Bologna hakkında beni en çok şaşırtan şeylerden biri İtalya’nın en çok ziyaret edilen iki şehri Floransa ve Venedik’e bu kadar yakın olan böylesi güzel bir şehrin turistik gözlerden uzakta olması. Bu anlamda kesinlikle değeri yeterince verilmeyen bir şehir diyebilirim, ama demeyeceğim çünkü böylesi daha güzel : )

Kuleler Şehri Bologna

İtalya’nın geri kalanını yüzyıllardır yıkıma uğratan depremlerden pek az etkilendiği için eski dokusunu koruyabilen Bologna aynı zamanda “kuleler şehri” olarak da anılıyor. 12.-13. YY’da asil ailelerin bir statü göstergesi olarak diktirdikleri kuleler aynı zamanda koruma-savunma işlevi de görüyormuş. Bu dönemlerde şehir semalarında boy gösteren 180 civarında kuleden sadece 21’i günümüze ulaşabilmiş. Aslında bu cümleyi “günümüzde sadece 21’i dimdik ayakta” şeklinde kurmak isterdim ama bir çoğu yamuk!

Kulelerin en ünlüleri yazının ilerleyen kısımlarında detaylı olarak değineceğimiz Asinelli ve Garisenda. Asinelli’ye çıkarak panoramik şehir manzarasını izlemek mümkün ama Garisenda’ya çıkılamıyor. Şehrin en uzun kulelerinden olan Torri Prendiparte ise 12. YY’da inşa edilmiş ve hapishane olarak da kullanılmış. Yakın geçmişte bu kuleyi satın alan ve kulede ikamet eden (!) Giovanardi ailesi daha sonra burayı bir otele dönüştürmüş. Burada konaklama şansına erişirseniz ya da burada düzenlenen bir etkinliğe denk gelirseniz şehri bir de buradan izleyebilirsiniz.

Altabella Tower - Torre Azzoguidi

Torre Azzoguidi

Torre Galluzzi, Torre Azzoguidi, Torre Agresti, Torre Alberici, Torre Carrari, Torre Bertolotti-Clarissimi, Torre Catalani, Torre Conoscenti, Torre Ghisilieri, Torre Oseletti, Torre Scappi, Torre Toschi, Torre Guidozagni, Torre Lapi, Torre Uguzzoni, Torre Accursi (Palazzo d’Accursio’nun üzerinde), Torre Lambertini ve Torre dell’Arengo (Palazzo Re Enzo’nun üzerinde) ise şehirdeki diğer kuleler ancak neredeyse tamamı özel mülk olduğu için ziyaret edilemiyor.

 

Bologna’ya Ulaşım

Bologna’ya Türkiye’den direkt uçuşlar mevcut. Bunun yanı sıra trenle Roma’ya 2 saat, Venedik’e 1.5 saat, Milano’ya 1 saat ve Floransa’ya yarım saat uzaklıkta. Uygun bilet bulmanız durumunda bu şehirlerden birine uçup trenle Bologna’ya geçebilir ya da tam tersini yapıp İtalya turunuzu Bologna’dan başlatabilirsiniz. Klasik Roma-Floransa-Venedik turu yapmayanlar Floransa’ya ulaşmak için genellikle buraya uçmayı tercih ediyorlar, aklınızda bulunsun.

Tren biletlerinizi Trenitalia’nın websitesinden alabilirsiniz.Tren dışında bir de Avrupa’nın birçok şehri arasında ulaşım hizmeti veren Flixbus’un otobüslerini de kullanabilirsiniz. Bazı durumlarda trenle gitmekten daha hızlı veya daha ucuz seçenekler çıkabiliyor.

Şehirler / ülkeler arasında araba kiralayarak seyahat etmek niyetindeyseniz de öncelikle Yurt Dışında Araç Kiralama yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.

 

Bologna’dan Günübirlik Ulaşılabilecek Yerler

Bologna seyahatinizi biraz daha uzun planlayarak buradan günübirlik olarak hem Emilia-Romagna bölgesindeki birbirinden güzel şehirlere hem de yukarıda bahsettiğimiz gibi Floransa ve Venedik’e rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Tabii Floransa ve Venedik’e günübirlik gitmek size yeter mi emin değilim : )

Bologna’dan günübirlik ulaşılabilecek yerlerin başında Ferrari ve Pavarotti’nin yanı sıra balzamik sirkesiyle de dünyaya ün salmış Modena geliyor. Buraya trenle 20-25 dk ulaşabiliyorsunuz. Bölgenin dünyaca ün kazanmış diğer ürünleri parmesan peyniri ve Parma jambonun anavatanı Parma’ya ise trenle 50 dk’da ulaşabilirsiniz. Şehir merkezleri UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiş Ferrara ve Mantova, Adriyatik Denizi kıyısındaki Ravenna, murallarla bezeli rengarenk evleriyle Dozza listeye almalık şehirlerden bazıları.

Buraya kadar gelmişken bir ülke daha görelim derseniz sizi dört bir yanı İtalya topraklarıyla çevrili ülkecik San Marino’ya alalım : ) Tepeler üzerine inşa edilmiş kalelerinin sunduğu muhteşem manzaralara kavuşmak için ya özel aracınızın olması gerekiyor ya da trenle Rimini’ye ulaşıp oradan otobüse binmeniz gerekiyor.

 

Bologna Guglielmo Marconi Havaalanı’ndan Şehir Merkezine Ulaşım

Bologna Guglielmo Marconi Havaalanı’na indiğinizde “Aerobus” yazılı tabelaları takip ederek binanın dışında yer alan otobüs durağına erişebilirsiniz. Binadan çıkmadan hemen önce kapının yanında otomatik bilet makineleri yer alıyor; kişi başı tek yön 6 Euro ücretli biletlerinizi bu makinelerden kolaylıkla temin edebilirsiniz. Bileti otobüse bindiğinizde şoförün yanındaki makineye basarak kullanıyorsunuz ve aynı zamanda Bologna genelinde toplu taşımada 75 dk boyunca geçerli olacak şekilde valide etmiş oluyorsunuz. Yani konaklayacağınız yere Aerobus duraklarından aktarma yaparak ulaşmanız gerekiyorsa 75 dk içinde ilave bir bilete gerek duymayacaksınız. Unutmamanız gereken tek şey, her araç değişiminde biletleri araçtaki makineye okutmak.

Aerobus biletlerinizi websitesinden online almanız da mümkün ama 75 dk’lık aktarma süresinden faydalanabilmek için biletleri her bindiğiniz araçta okutmanız gerektiğinden, online biletlerin az önce bahsettiğim bilet makinelerinden fiziki bilete dönüştürülmesi gerekiyor. Online alımlarda fiyat avantajı da sağlamadığı için boşuna uğraşmaya değmez; makinelerden alın geçin.

Havaalanından kalkan Aerobuslar 05:30-00:15 arasında hizmet veriyor. Otobüsler 07:00-21:00 arası 11 dk’da bir, diğer zaman aralıklarında ise yarım saatte bir kalkıyor ve yaklaşık 20 dk’da son durak tren istasyonuna varıyor. Bu güzergahtaki duraklar sırasıyla Pontelungo, Ospedale Maggiore, Mille (şehir merkezi – centro città) ve Stazione Centrale (tren istasyonu).

Dönüşte şehir merkezinden havaalanına ulaşmak için Mille durağından yolcu alımı yapmıyor. Konakladığınız yer şehir merkezindeyse muhtemelen siz de bizim gibi Stazione Centrale’den binmek durumunda kalacaksınız. Stazione Centrale’den kalkan otobüsler 05:00-23:35 arasında hizmet veriyor. 07:00-21:00 arası 11 dk’da bir, diğer zaman aralıklarında ise yarım saatte bir kalkıyorlar.

Bu arada yeri gelmişken kısaca bahsedelim; havaalanı ismini Bolognalı ünlü bilim adamı Guglielmo Marconi’den alıyor. Marconi 1901 yılında kablosuz iletişimi icat ederek telekomünikasyon alanında bir devrim yaratmış.

 

Bologna’da Ulaşım

Bologna’yı keşfetmek için gerekli ve yeterli tek şey yürümek zira burası oldukça kompakt bir şehir. Yine de çeşitli sebeplerle şehir içinde toplu taşıma kullanmanız gerekebilir. Mesela biz Modena’dan trenle Bologna’ya döndüğümüzde Archicinnasio kapanmadan yetişebilmek için yürümek yerine otobüse bindik. Dönüş günü de Aerobus’a binmek için tren istasyonuna yürümek yerine otelimizin hemen karşısındaki duraktan otobüse binivermiştik.

Şehir içi ulaşımı TPER sağlıyor. Biletleri TPER satış noktalarından, şehir içindeki büfe vb satış noktalarından ya da havaalanı,tren istasyonu ve otobüs terminalindeki makinelerden satın alabileceğiniz gibi otobüslerin içindeki makinelerden de alabiliyorsunuz.

Tek binişlik bilet ücreti 1,30 Euro ve 75 dk boyunca aktarmalarda geçerli. Bileti otobüs içinden almanız durumunda ise fiyat 1,50 Euro oluyor. Zaten otobüs içinde alabileceğiniz tek bilet çeşidi de bu. 24 saat geçerli günlük biletler ise 5 Euro. Biletler hakkında bilgi için TPER’in websitesini inceleyebilirsiniz ancak Google Translate’e ihtiyacınız olabilir : )

Burada bilet olayını çok ciddiye alıyorlar. Otobüslere sırf bilet kontrolü yapmak için binen TPER çalışanları oluyor! Bize aynı otobüste birkaç dakika arayla iki farklı çalışan tarafından biletlerimiz soruldu.  Mutlaka ama mutlaka geçerli ve valide edilmiş bir biletiniz olmalı. Otobüsün içinde aldığınız bilet hemen o an valide edilmiş oluyor zaten. Yine de bu bileti bile her aktarmada tekrar aracın içindeki makinelere okutarak valide etmeniz gerekiyor. Başka yerlerden aldığınız biletleri de mutlaka otobüste okutun. Biletleriniz de yolculuk boyunca hep yanınızda olsun. Biletsiz binişin cezasını bilmiyoruz ama biz kontrol yapan kişilerin biletsiz binen iki kızla 15 dk boyunca tartıştıklarına ve ellerindeki tabletlerden hemen anında işlem yaptıklarına tanık olduk. Kısacası: bilet alın; her seferinde okutun ve yolculuk boyunca saklayın.

Bologna Welcome Card

Çeşitli müzelerle Teatro Anatomico ve Santa Maria della Vita Kilisesi’ne ücretsiz giriş, 2 saatlik ücretsiz şehir yürüyüş turu ve Asinelli’ye ücretsiz çıkış gibi faydaları olan Bologna Welcome Card’ın 24 saatlik ve 72 saatlik olmak üzere iki çeşidi bulunuyor. 24 saat geçerli kart kişi başı 20 Euro, 72 saat geçerli kart ise kişi başı 30 Euro. 72 saatlik kart ilave olarak ücretsiz Hop on-Hop off otobüs turu ve San Petronio Kilisesi panoramik terasına ücretsiz çıkış da sağlıyor.

Bizim durumumuzda Bologna Welcome Card almak çok mantıksızdı ama sizin için çok faydalı olabilir. Online olarak ya da turizm ofislerinden temin edebilirsiniz. Detaylı bilgi için websitelerini ziyaret edebilirsiniz.

 

Bologna’da Konaklama

Bologna’yı çok sevmemin nedenlerinden biri şehrin kalbini tamamen yürüyerek keşfedebilme lüksü. Konaklama için ilk tercihinizi tarihi şehir merkezi Centro Storico’dan yana yapmanızı öneririm; böylece önemli noktalara toplu taşımaya neredeyse hiç ihtiyaç duymadan yürüyerek ulaşabilirsiniz. Tren istasyonunun arka tarafında kalan Bolognina (“küçük Bologna” demek) bölgesi de bu anlamda fena sayılmaz.

Şansımıza, gittiğimiz tarihlerde şehir merkezi ve Bolognina’yı kapsayan alan içerisinde en uygun konaklamayı merkezdeki Pensione Marconi sunuyordu. Pensione Marconi hem bütçemize uygundu, hem gideceğimiz en uzak yere bile 15 dk yürüme mesafesindeydi, hem de Bologna’daki çoğu otelin aksine ortak banyo yerine oda içinde banyosu bulunuyordu. 24 saat açık resepsiyonu olan bu pansiyoncuktan çok memnun kaldık. Burası 30 yıldır hizmet veriyormuş; zaten tanıştığımız dört farklı resepsiyonist de orta yaşlıydı. Sormak hiç aklımıza gelmedi ama muhtemelen bir aile işletmesi : ) Gerçekten çok tatlı, neşeli ve yardımseverler. İçlerinden biri İngilizce bilmiyordu ama onunla bile öyle güzel anlaştık ki. Özetle burayı şiddetle tavsiye ediyoruz; bir daha gitsek kesinlikle yine burada kalırız.

Yeri gelmişken, Booking.com üzerinden yapacağınız rezervasyonlarda ödediğiniz tutarın %10’unu iade alabileceğiniz indirim linkimize “Booking.com Rezervasyonlarınız için İndirim Fırsatı!” yazımızdan ulaşabilirsiniz. Airbnb kullanmak niyetindeyseniz de, www.airbnb.com.tr/c/baharb96 linkini tıklayarak oluşturacağınız yeni üyeliklerde hemen ilk rezervasyonunuzda kullanabileceğiniz 130 TL bizden size hediye!

 

Bologna’da Gezilecek Yerler

Bologna’nın Muhteşem Revakları: Nam-ı Diğer Portici di Bologna

Bir kere baştan rengimi belli edeyim: Bologna’da pek çok şeyi sevdim ama en çok tüm şehri kaplayan revakları sevdim. Telaffuzu aşırı hoşuma gittiği için de revak yerine direkt İtalyanca “portico” (çoğulu “portici”) diyorum. Hepsinin resmen ayrı karakteri olan, sonsuzluk aynası gibi kilometrelerce uzanan porticoların altından büyülenerek yürüdüm hep. Her adımda durup fotoğrafladım onları; pul koleksiyonu yapar gibi portico koleksiyonu yaptım. Ahşabı, oymalısı, renklisi… Hepsi birbirinden güzel, birbirinden özel. Ah hele o ışık oyunları…

UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren Bologna’nın porticoları görsel bir şölen sunmanın yanı sıra aslında aşırı yararlı bir işlevselliğe de sahip. Sorarım size, dünya üzerinde yağmurlu bir günde 40 km boyunca neredeyse hiç ıslanmadan yürüyebileceğiniz bir şehir daha gösterebilir misiniz bana?

Porto Saragozza’dan Santuario Madonna di San Luca’ya uzanan efsanevi 666 portico, Via dei Musei’den Via Farini’ye uzanan 139 metrelik Portico del Pavaglione, Via dei Musei boyunca uzanan Portico della Morte, Palazzo della Mercanzia’nın afilli porticosu, Archiginnasio’nun hipnotize edici güzellikteki porticoları, Via Marsala ile Piazza Santo Stefano’daki Casa Isolani’nin ahşap porticoları “mutlaka görülmesi gereken porticolar” listelerine giriyor. Ama bence siz liste yapmayın, çünkü yürüdükçe karşınıza çıkan her bir portico sizi kendisine hayran bırakacak zaten.

Piazza Maggiore

Şehrin en merkezi yeri diyebileceğimiz Piazza Maggiore, dört bir yanı Basilica di San Petronio, Palazzo dei Notai, Palazzo d’Accursio, Palazzo del Podesta ve Palazzo dei Bianchi gibi yüzyıllarca geçmişi olan binalarla çevrelenmiş, günün her saati cıvıl cıvıl bir meydan. Burası bir zamanlar çayır çimenlikken, insanları bir araya getirecek birlik-beraberlik duygularını kuvvetlendirecek ve etkinliklere ev sahipliği yapabilecek bir alan yaratma amacıyla belediye tarafından tasarlanmış.

San Petronio'nun merdivenlerine oturup Piazza Maggiore'yi izlemek...

San Petronio’nun merdivenlerine oturup Piazza Maggiore’yi izlemek…

Basilica di San Petronio

Piazza Maggiore’yi domine eden Basilica di San Petronio Bologna ve Emilia-Romagna’nın en büyük kilisesi. Fakat bazilikayı görünce dikkatinizi çekecek ilk şey muhtemelen büyüklüğü değil cephesindeki tamamlanmamışlık olacak. Zamanında dünyanın en büyük kilisesi olması için inşasına başlanmış ancak Vatikan bunu öğrenir öğrenmez San Pietro’dan daha büyük olacak korkusuyla yollarına taş koymuş. Aslında dört kanatlı devasa bir haç şeklinde inşa edilmesi planlanıyormuş ama bazilika için ayrılan alanın büyük bir kısmına Archiginnasio’nun inşasını emredilince proje resmen bozguna uğramış. Hal böyle olunca diğer üç kanat inşa edilememiş; şu an gördüğümüz kanadın ise sadece ön cephesinin yarısı mermerle kaplanabilmiş.

Basilica di San Petronio

Basilica di San Petronio

Bu arada kilisenin içi muazzam. Ücretsiz gezebiliyorsunuz ama içeride fotoğraf çekmek isterseniz 2 Euro’luk bir bağış yapmanızı istiyorlar. Buradaki en ilginç ayrıntı 66.8 metre uzunluğuyla kapalı alanda bulunan dünyanın en uzun meridyen çizgisi. Bologna Üniversitesi’nde görev yapan ünlü gökbilimci Gian Domenico Cassini tarafından ince hesaplarla keşfedilen bu meridyen, dünyanın çevresinin tam 1/600.000’ine denk geliyor.

Bazilikanın en heyecan verici noktası ise kişi başı 3 Euro bağış yaparak asansörle ulaşacağınız panoramik gözlem terası. Yukarıda manzara muhteşem. Bir tarafta Asinelli ve Garisenda; bir tarafta ufuk çizgisindeki tepenin üzerinde yükselen San Luca’nın silüeti; bir taraftan aşağı bakınca Archicinnasio; aralarda şehrin kırmızı kiremitli çatıları… Açıkçası Asinelli’ye çıkmaktansa enfes şehir manzarası eşliğinde onu kadraja dahil edebilmek beni daha çok mutlu etti.

Kızıl şehrim Bologna

Kızıl şehrim Bologna

Terasa her gün 10:00-13:00 ve 15:00-18:00 saatleri arasında çıkabilirsiniz. Bizim gibi gün batımına yakın bir zamanda giderseniz muhteşem kareler yakalayacaksınız.

Palazzo dei Notai

Zamanında noterlik oldukça nüfuzlu bir meslek olduğundan noterler birliği de bu sarayda yer alıyormuş. Meydana bakan cephesinde noterlik mesleğini simgeleyen üç yazı hokkası bulunuyor. Saraya sadece özel etkinliklerde girilebiliyor.

Palazzo dei Notai

Palazzo dei Notai

Palazzo d’Accursio

Bir diğer adı Palazzo Comunale olan Palazzo d’Accursio, yıllar geçtikçe birbirine ilave olan yapılarla genişleyen 15.000 m²’lik dev bir kompleks. En eski yapı 12. YY’da inşa edilen, Bologna Üniversitesi’nin ünlü hukuk profesörü Accursio’nun evi. Bina Belediye tarafından 13.YY’da satın aldıktan sonra 2008 yılına kadar Bologna ve Emilia-Romagna’nın idari ofislerini barındıran belediye binası olarak hizmet vermiş. Saat kulesi Torre Accursi’nin inşa edilmesi ve yapının zamanla genişlemesiyle dev bir kale görünümüne kavuşmuş.

Palazzo d'Accursio

Palazzo d’Accursio

Binanın Via Ugo Bassi’ye bakan cephesinde birazdan bahsedeceğimiz Fontana di Nettuno ile aynı mimarının elinden çıkma muazzam çeşme Fontana Vecchia yer alıyor. Fontana di Nettuno’ya bakan cephede ise beyaz mermer bir plakanın üzerinde boy boy çizgiler dikkatinizi çekecektir. Bunlar, o zamanlar kullanılan “Bolognese foot” gibi çeşitli ölçü birimlerini gösteriyor.

Şu an kullandığımız miladı takvimin bir diğer adının Gregoryan takvimi olduğunu ve Bolognalı Papa 13. Gregory tarafından yaptırıldığını biliyor muydunuz? Bu bilgi cebinizdeyken kendisinin heykelinin altındaki girişten geçerek avluya ulaşın ve hemen sağ çaprazınıza doğru yönelin. Burada Bramente merdivenlerini göreceksiniz. Yokuş yukarı çıkan aşırı alçak basamaklardan oluşan bu merdivenler Papa 2. Julius’un emriyle at arabaları üst katlara ulaşabilsin diye inşa ettirilmiş!

Üst kattaki ihtişamlı Sala Rossa salonunda sivil nikah kıymak isteyen çiftler evleniyorlar. Biz gittiğimizde de burada bir düğün vardı ve avlu çok kalabalıktı. Bu yüzden üst katları gezmeden ayrıldık. Resmi işler için kullanılmadığı zamanlarda Sala Rossa, Sala d’Ercole, Sala Farnese salonlarını ve Cappella Farnese şapelini ücretsiz gezebilirsiniz. Bir zamanlar kralların taç giydiği Sala Farnese’in penceresinden Piazza Maggiore, Santa Maria della Vita Kilisesi’nin kubbesi ve Asinelli’den oluşan manzarayı izlemeyi unutmayın. Bugün hala belediye meclisi toplantıları için kullanılan Sala del Consiglio Comunale’yi ise Pazartesi ve Cuma hariç her gün gezebilirsiniz.

Palazzo d’Accursio aynı zamanda Collezioni Comunali d’Arte’ye (Belediye Sanat Koleksiyonu) ev sahipliği yapıyor. Pazartesi hariç her gün 10:00-18:30 arasında 5 Euro ücretle gezmek mümkün.

Biblioteca Salaborsa

Palazzo d’Accursio’nun içinde bir zamanlar ticaret merkezi olarak kullanılan bir alan 2001 yılında muhteşem bir belediye kütüphanesine dönüştürülmüş. Üç katlı kütüphaneye girmek için herhangi bir üyelik gerekmiyor; yani enfes tavan işlemelerini, portico stili kemer ve sütunlarını, en önemlisi de cam zeminin altında sessiz sakin yatan antik şehir Bononia’nin M.Ö. 189 yılından kalma kalıntılarını izlemek için önümüzde hiçbir engel yok!

Kütüphaneyi Pazartesi 14:30-20:00, Salı-Cuma arası 10:00-20:00 ve Cumartesi günleri 10:00-19:00 saatleri arasında gezmek mümkün. Geç saatlerde kapandığı için burayı özellikle kışın havanın karardığı saatlerde gezmek gün ışığını faydalı kullanmak açısından işinize yarayacaktır.

Biblioteca Salaborsa

Biblioteca Salaborsa

-1. katta yer alan arkeolojik antik şehir kazılarını ise gönlünüzden kopan bir miktar bağış karşılığında Pazartesi 15:00-18:30, Salı-Cumartesi arası 10:00-13:30 ve 15:00-18:30 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Palazzo del Podestà

Orta Çağ’da İtalyan şehirlerindeki en yüksek rütbeli memurlara “podestà” adı verilirmiş. Palazzo del Podestà da 12. YY’da Bologna podestàsının makamı olarak inşa edilmiş. Burası yetersiz kalınca hemen arkasındaki Palazzo Re Enzo inşa edilmiş.

Palazzo del Podestà

Palazzo del Podestà

Sadece sergi olması durumunda gezilebilen yapının tepesindeki Torre dell’Arengo çan kulesi olağandışı durumlarda halkı meydana toplama amacıyla kullanılıyormuş. Kuleyi destekleyen dört sütunun oluşturduğu tonoza “Voltone del Podestà” adı veriliyor ve her bir köşesinde şehrin koruyucu azizlerinin heykelleri yer alıyor. Size Bologna’nın sırlarından birini vermenin tam zamanı! Köşelerden birine geçip yüzünüz duvara dönün ve fısıldayarak bir şeyler söyleyin. Karşı köşede aynı şekilde duran kişi sizi rahatlıkla duyacak! Biz bunu yaparken sadece turistik bir hareket sanmıştık ama baktık ki gelip geçen her yerel durup bir kere yüzünü duvara dönüyor : )

Duvarlara fısıldayanlar : )

Duvarlara fısıldayanlar : )

Palazzo dei Banchi

Piazza Maggiore’de en son inşa edilen bu yapı ismini bir zamanlar buraya kurdukları çalışma masalarında (“banchi”) değerli kağıt alım-satımı yapan sarraflardan alıyor. 16. YY’daki inşasından önce meydanın bu tarafına Via Pescherie Vecchie, Via Clavature, Via degli Orefici gibi dar sokaklara yayılan evlerin ve dükkanların karmaşık görüntüsü hakimmiş. Meydanın bütüncül yapısını bozan bu görüntüyü gizlemek için belediye ve tüccarlar bu binayı yaptırmışlar.

Palazzo dei Banchi

Palazzo dei Banchi

Cephesindeki 15 kemerden ikisinin diğerlerine göre daha büyük olduğu dikkatinizi çekecektir. Bunlardan biri Via Pescherie Vecchie’yi, diğeri de Via Clavature’yi meydana bağlıyor. Şu an ofislerin ve meskenlerin yer aldığı binanın bitiminde ise, bir zamanlar ipekböceği kozası satışı yapılan tarihi bir pazara ev sahipliği yapan “Portico di Paviglione” başlıyor. Via dei Musei’den Via Farini’ye 139 metre boyunca uzanan bu portico benim favorilerimden çünkü hem Archiginnasio ve Museo Civico Archeologico gibi önemli noktaları hem de Caffè Zanarini ve Zanichelli (Libreria Coop) gibi uğramaya bayıldığımız yerleri barındırıyor.

Palazzo Re Enzo

Palazzo del Podestà idari işler için yeterli gelmeyince 12. YY’ın ortalarında hemen arkasına Palazzo Re Enzo inşa edilmiş. Ancak burası planlandığı gibi kullanılamamış; zira inşasından üç ay sonra Roma İmparatoru Federico II di Svevia’nı oğlu, Sardinya Kralı Enzo’na özel bir hapishane haline gelmiş. Saraya adını veren Enzo burada ölünceye dek 23 yıl boyunca hapis kalmış.

Palazzo Re Enzo

Palazzo Re Enzo

Piazza del Nettuno & Fontana del Nettuno

16.YY’ın ortalarında Papa, Papalık makamının bir sembolü olması için heykeltraş Giambologna’ya Piazza Maggiore’de denizler hakimi Neptün’ün bir heykelini yapmasını emretmiş. Fakat heykeltraşın işine karışıp heykelin uzuvlarının orasına burasına karışınca Giambologna’nın tepesini attırmış. Heykeltraş Papa’nın isteklerine uymuş ancak Papa’ya küçük bir sürpriz bırakmayı da ihmal etmemiş. Salaborsa’nın merdivenlerinde durup heykele baktığınızda heykelin sol eli başka bir uzuv gibi görünüyor…

Fontana del Nettuno

Fontana del Nettuno

Archiginnasio

1088 yılında kurulan Università di Bologna (Bologna Üniversitesi), Batı dünyasının bilinen ilk üniversitesi olmasının yanı sıra hala eğitim veren dünyanın en eski üniversitesi olma unvanını da taşıyor. Devrin Papa’sı, üniversitenin “Legisti” (hukuk) ve “Artisti” (filozofi, tıp, matematik, fizik vs) bölümlerinin şehrin farklı bölgelerinde yer alan dağınık yerleşkelerini tek bir çatı altında toplanmak amacıyla 1562’de Archiginnasio’nun inşasını emrediyor. Böylece Basilica di San Petronio’nun inşasını da baltalayarak bir taşla iki kuş vurmuş oluyor -.-

Archiginnasio'nun muhteşem porticoları

Archiginnasio’nun muhteşem porticoları

1803 yılına kadar üniversitenin resmi yerleşkesi olan Archiginnasio resmen bir şaheser! Dört bir yanı porticolarla çevrili avlusuna adım attığınız anda kalbinizin yerinden fırlayacak gibi çarpacağına; hangi yöne bakacağınıza, hangi duvara koşacağınıza karar veremeyeceğinize eminiz! Her iki katın duvarlarını ve tavanlarını kaplayan renkli motifler aslında burada öğrenim görmüş öğrencilerin isimlerinden ve ailelerinin armalarından ibaret.

Archiginassio'nun tüm duvar ve tavanları armalarla kaplı

Archiginassio’nun tüm duvar ve tavanları armalarla kaplı

Üst kata çıktığınızda lütfen geriye dönüp biri “Legisti” bir diğeri de “Artisti” fakültesinin önemli üyelerine adanmış bu muazzam duvarlara ve merdivenlere bir bakın; ya da aşağı inmeden önce merdivenlerin başında bir-iki dakika durup her bir detayı inceleyin.

Giriş katına göre çok daha ihtişamlı olan üst katın koridorlarını en ince ayrıntısına kadar inceleye inceleye farkında olmadan burada saatlerinizi geçirebilirsiniz. Avlu ve katlar Pazar günleri 10:00-14:00, diğer günlerde ise 09:00-19:00 aralığında ücretsiz gezebildiği için ara ara saatinizi kontrol etmeyi unutmayın : )

Archiginassio'nun ihtişamlı duvarları

Archiginassio’nun ihtişamlı duvarları

Biblioteca Comunale dell’Archiginnasio

Archiginnasio şu anda tarihsel önemi ve geniş koleksiyonuyla İtalya’nın en önemli kütüphanelerinden olan Biblioteca Comunale dell’Archiginnasio halk kütüphanesine ev sahipliği yapıyor. Üst katta yer alan ve her birinin içi birbirinden ihtişamlı olan 10 derslik kütüphanenin rezerv kitaplarını barındırdığı için turistik gezintiye açık değil. Binanın iki ayrı ucunda bulunan geniş iki derslikten “Artisti” fakültesine ait olanı şu an kütüphanenin okuma odası olarak kullanılıyor. Kütüphanenin giriş kapısında “burası turistik gezinin bir parçası değildir”, “kütüphane kartı olanlar girebilir” yazıları asılı olduğu için çekinip girebilir miyiz diye sormadık bile.

Biblioteca Comunale dell'Archiginnasio

Biblioteca Comunale dell’Archiginnasio

Stabat Mater ve Teatro Anatomico

Archiginnasio’da bulunan en önemli salonlardan Stabat Mater ve Teatro Anatomico’yu gezmek için üst kattaki gişeden 3 Euro karşılığında biletlerinizi almanız gerekiyor. Her iki salonu da hafta içi 10:00-18:00, Cumartesi 10:00-19:00, Pazar 10:00-14:00 arasında gezebiliyorsunuz. Herkesle gücümün yettiği yere kadar İtalyanca konuşmayı görev edindiğim için biletleri de İtalyanca konuşarak aldım ama görevli kadının en son kurduğu uzun cümleden bir şey anlamadım. Meğer bana önemli bir şey söylüyormuş…

  • Teatro Anatomico

Teatro Anatomico tahtadan oyulmuş, tıp öğrencilerinin anatomi dersleri için kullandıkları bir amfi. En dikkat çekici noktası tam ortada yer alan mermer masa. 15. YY’da bu masada, tarihte bilinen ilk kadavra incelemeleri yapılıyormuş! Duvarlarda yer alan büyük oyma heykeller çeşitli çağlarda yaşamış doktorlara ait. Hipokrat ve Galen benim tanıdıklarımdan. Kürsünün iki yanında bulunan çıplak ve derisiz insan figürleri “Gli Spellati” de ayrıca dikkatinizi çekecektir.

  • Stabat Mater

Sıra Stabat Mater’i gezmeye gelince kapının önündeki kalabalığa bakıp bir turist grubu geldi herhalde diye düşündüm. Fakat gerçek şuydu ki salonda ünlü İtalyan yazar Umberto Eco’nun Il Fascismo Eterno adlı kitabının üzerine konuşulan bir panel gerçekleşiyordu! İşte o zaman bilet satan kadının bana ne anlatmak istediğini anladım… Kocaman salonda tüm koltuklar dolmuştu ve bir sürü insan da duvar diplerinde ayakta dinliyordu. Ya beni içeri almazlarsa diye kalbim gümbür gümbür çarparken korktuğum başıma geldi; kapıda duran yaşlı amca eliyle “dur!” diyerek beni kapının eşiğine mıhladı : (

Bir süre kafamı uzata uzata içeriyi izlemeye çalıştım; içeriye giremeyeceğimi kanıksamış bir şekilde kaderime boyun eğip geri dönmeyi planlarken içeriden birkaç kişi çıktı. Benimle birlikte bekleyen kadınlardan biri yaşlı adamdan icazet alarak içeri girince ben de aynı taktiği uygulayarak içeri girebildim neyse ki. Konuşulanlardan bir şey anlayamadım ama salonun en arkasında durup olduğum yerden her bir detayı incelemeye çalıştım.

Panelistler dışında kimseden çıt çıkmadığı ve salonun akustiği muhteşem olduğu için shutter sesine dönüp bakarlar korkusuyla fotoğraf makinesini bile kullanamadım ama cep telefonuyla birkaç kare çekebildim : )

Museo Civico Archeologico

Bir zamanlar Ospedale della Morte’nin (Ölüm Hastanesi) yer aldığı binada bulunan Museo Civico Archeologico oldukça zengin bir Etrüsk, Roma, Yunan ve Mısır koleksiyonuna sahip. Biz gittiğimizde Mısır koleksiyonu dışındaki tüm koleksiyonları tadilat nedeniyle kapalı olduğu için girmekten vazgeçtiğimiz bu müze İtalya’nın en önemli tarih koleksiyonlarından biri olarak anılıyor.

Salı-Cuma 09:00-18:30, Cumartesi ve Pazar günleri ise 10:00-18:30 aralığında 5 Euro ücretle gezebilirsiniz. Fakat önemle hatırlatalım; Mısır koleksiyonu dışındaki koleksiyonlar 2019 yılı bahar aylarına kadar kapalı kalmaya devam edecek.

Quadrilatero

Quadrilatero, Orta Çağ’dan bu yana kasaplar, balıkçılar, kuyumcular ve aklınıza gelebilecek her türden ticaret erbabının konuşlandığı, Piazza Maggiore’nin batı tarafında yer alan dar sokaklardan oluşan dikdörtgen şeklinde bir bölge. Quadrilatero adı da bu dikdörtgen şeklinden geliyor. Via degli Orefici, Via Pescherie Vecchie, Via Rizzoli, Via Caprarie, Via Castiglione, Via Clavature ve Via Drapperie sokakları gece gündüz çok canlı. Sabah erken saatlerde dükkanlar açılıyor; taptaze meyve-sebzeler, balıklar tezgahlarda yerlerini alıyor. Kasapların, şarküterilerin, makarnacıların müşterisi eksik olmuyor. Herkesin alışveriş fileleri dolu, belli ki akşam mis gibi yemekler pişecek! Bir sokaktan diğerine rastgele dönmek, esnafların ve müşterilerinin hareketlerini izlemek, kısacası bu şehirde yaşayanların gündelik hayatına dahil olmak o kadar muhteşem bir duygu ki…

Pescheria Brunelli'den alınan tazecik balıklar akşam ziyafete dönüşecek...

Pescheria Brunelli’den alınan tazecik balıklar akşam ziyafete dönüşecek…

Bu saydığım sokaklarda esnaflar dışında birçok güzel mekan bulunuyor. Günün herhangi bir saatinde bir şeyler atıştırmak, tatlı krizinizi bastırmak, aperitivo yapmak ya da oturup uzun uzun yemek yemek isterseniz mutlaka size hitap edecek bir yer bulacaksınız. Qadrilatero’daki liste başı yerlerimizi Bologna Yeme-İçme Rehberi yazımızda detaylı olarak anlatacağız.

Via Pescherie Vecchie'deki manavların tezgahları adeta bir gökkuşağı...

Via Pescherie Vecchie’deki manavların tezgahları adeta bir gökkuşağı…

Mercato di Mezzo

Bir şehirde görmeyi en çok isteyeceğim yerlerden biri yemek pazarlarıdır. Via Pescherie Vecchie ya da Via Clavature’den girebileceğiniz Mercato di Mezzo da türünün oldukça başarılı bir örneği. 19. YY’ın ortalarında şehrin ilk kapalı pazarı olarak kurulan bu üç katlı bina 2014 yılında Eataly ve Librerie Coop’un sahibi Oscar Farinetti’nin ellerinde yeniden doğmuş ve müthiş bir gurme yemek pazarına dönüşmüş. Giriş katta çıtır çıtır ekmekleriyle ünlü Il Forno di Calzolari ve kahvaltı için süper bir durak olabilecek Cental di Gusto’nun yanı sıra taze makarna, et, balık, şarküteri, şarap, vs sunan bir çok minik mekan da yer alıyor. Bodrum katı İtalya’nın ünlü birası Baladin’in birahanesine ayrılmış durumda. Ayrıca meraklılarına müjde: en üst katta Eataly var.

Mercato di Mezzo içindeki mekanlardan biri

Mercato di Mezzo içindeki mekanlardan biri

Mercato di Mezzo haftanın her günü 09:00-00:00 arası açık. İster alışveriş yapın, ister oturup bir şeyler yiyip için, isterseniz sadece gezin ama mutlaka bu ortamı görün derim.

Via degli Orefici’deki Yıldızlar Geçidi

Quadrilatero’nun cıvıl cıvıl sokaklarından biri olan Via degli Orefici’deki kaldırımda Hollywood’daki Walk of Fame’e benzer bir “yıldızlar geçidi” yer alıyor. 1958-1975 yılları arasında Bologna’da dünyaca ünlü bir jazz festivali düzenlendiği için yıldızlar arasında Miles Davis gibi ünlü jazz müzisyenlerinin de yıldızlarını görebilmeniz mümkün. Bunun dışında, Bolognalıların kalplerinde oldukça özel bir yere sahip olan Bolognalı ünlü müzisyen Lucia Dalla’nın da yıldızını görebilirsiniz.

Via degli Orefici

Via degli Orefici

Bologna’nın Kız Kardeşleri: Asinelli ve Garisenda

Piazza di Porta Ravegnana’da, şehrin koruyucu azizi San Petronio’nun heykelinin arkasında yükselen Asinelli ve Garisenda kuleleri Bologna’nın sembolleri. İkisi birlikte “Le Due Torri” (İki Kule) olarak anılıyor; bense bazı yerellere uyarak onlara “kız kardeşler” demeyi seviyorum : )

Bologna'nın heybetli kızkardeşleri: Asinelli ve Garisenda

Bologna’nın heybetli kız kardeşleri: Asinelli ve Garisenda

Torre degli Asinelli

Büyük kardeş Asinelli 97.2 metre uzunluğunda. Asinelli ailesi tarafından 12. YY’ın başında inşa ettirilen kule bir sonraki yüzyıl Bologna Belediyesi tarafından satın alınmış ve yüzyıllar boyunca gözcü kulesi olarak kullanılmış. Günümüzde 498 tahta basamakla kulenin tepesine çıkıp kırmızı kiremitli binaların domine ettiği enfes şehir manzarasını izlemek mümkün. Basamakların iki kişinin yan yana duramayacağı kadar dar ve dik olduğunu öğrendiğimiz için biz kendimizde o gücü bulamadık : ) Çıkış ücreti 5 Euro, Bologna Welcome Card aldıysanız ücret ödemenize gerek yok. Mart-Ekim aralığında 09:30-19:30 (son çıkış 18:30), Kasım-Şubat aralığında ise 09:30-17:45 (son çıkış 17:00) saatlerinde 45 dk’lık ziyaret aralıkları oluşturuluyor. Ziyaretiniz öncesi Piazza Maggiore’deki turist ofisinden dilediğiniz ziyaret aralığını seçerek biletinizi önceden almanız gerekiyor. Dilerseniz biletinizi websitelerinden ziyaret günü ve aralığını seçerek alabilirsiniz.

Yalnız Asinelli’ye çıkmadan önce küçük bir hatırlatma: Bolognalılar henüz mezun olmadan Asinelli’ye çıkanların okullarını bitiremeyeceğine dair bir batıl inanca sahipler. Hani hala okuyorsanız, ben önceden uyarayım : )

Torre degli Garisenda

Asinelli’yle aynı dönemde inşa edilen küçük kardeş Garisenda 3.8 derecelik eğikliğiyle 4 derece eğik Pisa Kulesi’ni yakından takip ediyor! Bu tehlikeli eğimi yüzünden Garisenda’ya çıkılmasına müsaade edilmiyor. Asinelli de pek masum sayılmaz bu arada; o da 1.3 derece eğik. Bir yerde okumuştum: “Bu İtalyanlar kule yapmayı bilmiyorlar!”. Bilmiyorum, belki de haklılar; sonuçta İtalya’nın tek yamuk kulesinin Pisa olmadığını kendi gözlerimle görmüş oldum : )

Garisenda aslında 60 metre uzunluğundaymış ancak toprak çökmesi sonucu tehlikeli bir biçimde eğilmeye başlayınca yukarıdan 12 metresini kesmişler.

Università di Bologna’da öğrenim görmüş olan Dante, İlahi Komedya’sında Garisenda’ya şöyle yer vermiş:

Bir bulut geçerken, eğik olduğu yerden

Garisenda’ya bakan biri,

Nasıl ters yöne eğilmiş görürse kuleyi,

öne eğilmesini beklerken

Antheus da öyle göründü gözüme,

başka bir yola sapmak geçti içimden

Basilica di Santo Stefano

Piazza Santo Stefano’dan baktığınızda tek bir bina gibi gözüken Basilica di Santo Stefano aslında iç içe geçmiş yedi kilisenin birleşiminden oluşan bir kompleks. Zaten buranın bir diğer adı Sette Chiese, yani Yedi Kilise.

Kompleksi kış aylarında her gün 09:15-18:00, yazın ise 09:15-19:15 arasında, gönlünüzden kopan bir miktar bağış yaparak gezmeniz mümkün. Kiliseler arasında dolaşırken ortasında mermer bir süs havuzu olan Pilato Avlusu’na çıkmayı ihmal etmeyin.

Cattedrale Metropolitana di San Pietro

Büyüklüğünden ötürü Basilica di San Petronio pek çokları tarafından Bologna’nın katedrali sanılsa da, şehrin asıl katedrali San Pietro. Kilisenin bence iki önemli noktası var. Birincisi kilise zemininde yer alan, 1655’te yapılmış, dünyanın en uzun güneş saati. İkinci ise 70 metrelik uzunluğuyla Asinelli’den sonra şehirdeki en uzun kule olan çan kulesi Campanile della Cattedrale di San Pietro.

Henüz Bologna’ya gelmeden önce, şehrin tadına yukarıdan varmak için Asinelli’ye çıkmaktan vazgeçtiğimizde San Pietro’nun çan kulesi ile San Petronio Bazilikası’nın gözlem terasına çıkmaya karar vermiştik. San Pietro Katedrali her gün gezilebiliyorken çan kulesine sadece Cumartesi günleri 14:00-16:30 aralığında çıkılabildiğini de özellikle not etmiştik.

Campanile della Cattedrale di San Pietro

Campanile della Cattedrale di San Pietro

Şehre vardığımız cuma günü hava günlük güneşlikti ancak cumartesi günü sağanak yağış gösteriyordu. Kendimize aldığımız notu unutmuş bir şekilde, bu güzel günde ayaklarımızın altında kırmızı çatılar, karşımızda yeşil tepeler, başımızın üstünde masmavi bir gökyüzü görmek üzere San Pietro’ya yollandık. Kulenin kapalı olduğunu idrak ettiğimizde geç olmuştu tabii : ) Biz de rotamızı değiştirip San Petronio’ya yöneldik. Cumartesi günü de gerçekten yağışlı olduğu için çan kulesine çıkmaya yeltenmedik bile.

Kueleye 5 Euro’luk bir bağış yaparak çıkabilirsiniz. Sadece kiliseyi gezmek bize yeter diyorsanız Pazartesi-Cumartesi 07:30-18:45, Pazar günleri ise 08:00-18:45 aralığında kapıları sizlere açık olacaktır.

La Piccola Venezia

Bologna’nın eskiden içinden kanallar geçen bir şehir olduğu söyleniyor. Sözde inşaatlaşmayla birlikte bu kanallar hep doldurulmuş… Şu an şehrin içinden yalnızca Canale di Reno geçiyor ve bu kanala “La Piccola Venezia” yani Küçük Venedik deniyor. Kanal, Venedik falan diyince beklentiniz büyük olmasın; Venedik’teki gibi enfes manzaralar beklemeyin : ) Yine de buranın da kendine özgü bir güzelliği var; hem de birkaç farklı açıdan tadına varabileceğiniz bir güzellik.

Kanalı izleyebileceğiniz en meşhur yer “La Finestrella alla Piccola Venezia” yani Via Piella’da yer alan terracota renkli bir duvara açılmış pencerecik.

Bologna'nın kanala açılan penceresi

Bologna’nın kanala açılan penceresi

Pencereden baktıktan sonra, bu sefer de hemen arkanızda kalan köprüden izleyin kanalı.

Via Piella'daki köprüden kanal manzarası

Via Piella’daki köprüden kanal manzarası

Kanalı izleyebileceğiniz bir diğer nokta Via Malcontenti:

Via Malcontenti'den kanal manzarası

Via Malcontenti’den kanal manzarası

Son olarak Via Guglielmo Oberdan’dan da kanala bakmayı unutmayın:

Via Oberdan'dan kanal manzarası

Via Oberdan’dan kanal manzarası

 

Basilica di San Domenico

Bazen listemizde olan yerlerin yakınlarından onlarca kez geçtiğimiz halde yolumuz bir türlü o yerin kendisine düşmüyor. 350 metre uzağındaki Caffè Zanarini’ye iki kere gitmiş, Piazza Galvani’den defalarca geçmiş olsak da Basilica di San Domenico’ya hiç uğramadık. Girişi ücretsiz olan bu bazilikada Michelangelo’ya ait üç heykelin bulunduğunu hatırlamış olsaydık kesin giderdik : )

Bunu birçok kişi bilmiyormuş ama adı Floransa ve Roma’yla anılan Michelangelo’nun yolu bir süreliğine Bologna’yla kesişmiş ve şu an bazilikada yer alan Saint Petronius, Saint Proclus ve elinde fener tutan melek heykellerini yaratmış.

Bazilikanın 51 metre uzunluğundaki çan kulesine maalesef çıkılamıyor fakat bazilikayı hafta içi 09:00-12:00 ve 15:30-18:00, Cumartesi 09:00-12:00 ve 15:30-17:00, Pazar günleri ise 15:30-17:00 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Santuario Madonna di San Luca

Cıvıl cıvıl şehir merkezinin 3.5 km kadar güneybatısında, bir tepenin üstünde yer alan Santuario Madonna di San Luca, Bolognalılar için bir bazilikanın çok ötesinde. Bolognalılar dua etmek, koşmak, piknik yapmak ya da şehrin kırmızı silüetini izlemek için San Luca’ya atıyorlar kendilerini.

“Önemli olan varılacak yer değil, yolculuğun kendisidir.” sözü San Luca’ya ulaşmak için yapılacak yolculuğu çok güzel betimliyor. Buraya eskiden teleferikle ulaşılabilirken artık Porto Saragozza’dan yola çıkarak 666 portico boyunca yürümeniz gerekiyor. Biz maalesef zamansızlıktan gerçekleştiremedik ama yaklaşık 1 saat sürecek bu yürüyüşün muhteşem bir yolculuk, unutulmaz bir deneyim olacağından eminim.

Basilica di San Petronio'nun terasından bakınca San Luca ufukta görünüyor

Basilica di San Petronio’nun terasından bakınca San Luca ufukta görünüyor

Bu yürüyüş sizi zorlayacaksa ufak bir kaçamak yapıp Porto Saragozza’dan 20 numaralı otobüsle Meloncello Kemeri’ne (Meloncello Arch) kadar ulaşabilirsiniz. Böylece 306 porticoyu geride bırakmış olacaksınız. Kalan 360 portico muhteşem bir deneyim yaşamak için sizi bekliyor olacak : )

Ve Diğerleri…

Bologna’da bizim listemizde olmayan ancak sizin ilginizi çekebileceğinizi düşündüğümüz Chiesa di Santa Maria della Vita, MAMbo-Museum of Modern Art, Palazzo Pepoli-Museo della Storia di Bologna, Collegio di Spagna ve Pinocoteca Nazionale di Bologna gibi birçok önemli müze ve tarihi yapı keşfedilmek için sizleri bekliyor.

Bologna’nın Birbirinden Güzel Cadde ve Meydanları

Bu şehri yürüyerek keşfetmeniz konusundaki ısrarlarımı yineleyerek yukarıda yer adını geçirmediğimiz, ancak yürümekten büyük bir keyif aldığımız sokaklar boyunca bir kere de sizinle beraber yürümek istedim. İstediğiniz yerde bambaşka bir sokağa sapmak, kendi rotanızı çizmek serbest!

– Via dell’Indipendenza şehrin en uzun ve en canlı caddesi. Tren istasyonundan Via Rizzoli’ye kadar 1 km boyunca uzanan bu caddede alışveriş yapabileceğiniz yüzlerce dükkan yer alıyor. Yine de tren istasyonu-şehir merkezi arasındaki rotanızı en az bir kere Via Galliera‘dan geçirin deriz. Hatta tren istasyonuyla hiç işiniz olmasa bile yolunuzu bu muhteşem porticolarla bezenmiş caddeden geçirmeye bakın.

– Salaborsa’dan Mercato Delle Erbe’ye kadar uzanan Via Ugo Bassi, üzerinde birçok mağaza ve kafenin yer aldığı oldukça geniş bir cadde. Muhteşem kruvasanlar için Gamberini’ye, lezzetli kahveler için Antico Caffe Scaletto’ya, akıta akıta yemelik gelatolar için Gianni’ye uğramayı ihmal etmeyiniz.

Ugo Bassi Anıtı

Ugo Bassi Anıtı

– Piazza Maggiore’den başlayıp bir yanında Basilica di San Petronio’nu heybetli duvarları, diğer yanında ise Portico di Paviglione’nin yer aldığı Via dell’Archiginnasio‘nun bitiminde Piazza Galvani‘ye ulaşacaksınız. Meydana adını verdiği gibi burada bir heykeli de yer alan Luigi Galvani, kurbağalara elektrik akımı vererek yaptığı deneylerle nörobilim alanında önemli çalışmalara imza atan önemli bir fizikçi. Hatta Frankenstein’in yazarının Galvani’nin çalışmalarından esinlendiğine dair söylentiler bile var.

Piazza Galvani

Piazza Galvani

– Via de’ Musei’de yer alan Portico della Morte’deki Libreria Nanni kitabevi 1800’lerin başından beri öğrenciler ve yazarların vazgeçilmez uğrak noktası. Portico boyunca dizilmiş kitap standları tıpkı Paris’te Seine Nehri kıyısındaki “bouquiniste”ler gibi.

– Osteria dell’Orsa’ya mutlaka uğrayacağınızı düşünecek olursak Via Marsala‘nın rengarenk porticoları ile yine bu caddede bulunan Palazzo Grassi’nin ahşap porticolarını mutlaka göreceksiniz diye kabul ediyorum. Kimbilir, belki caddenin sonundan Via Zamboni‘ye döner, iki kulelere kadar bu caddenin porticolarının da tadını çıkarırsınız ; )

– Hazır iki kule demişken, kulelerin komşusu Palazzo della Mercanzia’nın şaheser niteliğindeki cephesini ve porticolarını rahatça inceleyebilmek için Piazza della Mercanzia‘daki banklara oturabilirsiniz. Daha sonra Via Santo Stefano‘ya dönerseniz Casa Isolani ve Palazzo Salina’nın tatlı porticoları altından yürüyerek Basilica di Santo Stefano’ya ulaşabilirsiniz. Kiliseler kompleksini gezdikten sonra aynı cadde boyunca yürümeye devam ederseniz mükafatınız Cremeria Santo Stefano’nın leziz gelatosu olacak.

Palazzo della Mercanzia

Palazzo della Mercanzia

– Bizim gibi şansınız yaver giderse Piazza Santo Stefano‘da kurulan vintage pazarı Mercato Antiquario Città di Bologna‘nın tadını çıkartabilirsiniz. Pazar Temmuz ve Ağustos ayları hariç, her ayın ikinci haftasonuna tekabül eden Cumartesi ve Pazar günleri kuruluyor.

Mercato Antiquario Città di Bologna

Mercato Antiquario Città di Bologna

Bologna’nın Sırları

Bologna denilince akla gelen ilk şey bolonez sos oluyorsa ikinci şey de Bologna’nın sırları olabilir! Bologna hakkında araştırma yaparken mutlaka karşınıza çıkan bu sırların bazılarına satır aralarında yer verdim ama burada bir kere de topluca bahsedelim derim. Hazırsanız kulaklarınızı kabartın, çoook gizli bilgiler veriyorum!

1- Antik Roma Yolu: Salaborsa’nın içindeki kalıntılardan bahsetmiyorum; size antik Roma yolunun kalıntılarına ulaşabileceğiniz gizli kapıların adreslerini veriyorum: Strada Maggiore’de bulunan Roche Bobois adlı mobilyacı dükkanına girip bodrum katına inmek için izin isterseniz cam duvarlar ardında korunmaya alınmış antik Roma yolunu görebilirsiniz. At arabalarının izleri bile duruyormuş!

2- Strada Maggiore’de bulunan Corte Isolani’nin ahşap porticosunun tavanına saplı üç ok: Burada iki ayrı hikaye anlatılıyor. Birincisi, öç almak istedikleri bir adamı öldürmek için evine gelen üç suikastçinin, pencerede çırılçıplak duran karısını görmeleriyle okların hedeflerini şaşırmaları üzerine kurulu. İkinci hikayede ise pencerede duran çıplak kadın aslında eşini aldatmış; suikastçiler ise onu öldürmeleri için kocası tarafından tutulmuş.

3- San Domenico’da bulunan Michelangelo’ya ait heykeller

4- Fontana del Nettuno heykelindeki muziplik

5- Voltone del Podestà’nın ses oyunları

6- Asinelli’nin tepesinde yer alan kırık vazo – ki sanırım bu bir şehir efsanesiymiş-

7- Kanala açılan pencere: La Finestrella alla Piccola Venezia

8- Via dell’Indipendenza’da yer alan Canton de ‘Fiori’nin porticolarının tavanında ve yer karolarında yer alan Latince yazılar: “Panis vita, canabis protectio, vinum laetita” yani “Yemek hayat, haşhaş koruma, şarap mutluluktur”.

Bologna hakkında anlatacaklarımız bitmedi! Bologna Yeme-İçme Rehberimize buradan ulaşabilirsiniz.

Bologna hakkında daha fazla fotoğraf için sizleri Instagram hesabımıza ve #yalniziyigezdik_bologna etiketimize de bekliyoruz : )