Salerno’dan bindiğimiz Sita otobüsü Maiori’yi geçip dönemeci aldığında Minori’nin kalpleri ısıtan silüeti karşımızdaydı: mavi-beyaz şemsiyelerle dolu bir plaj, en yoğun saate denk gelmiş olmamız sebebiyle deniz kenarında kalabalık gruplar (sonradan farkedecektik ki Minori ve Atrani gibi küçük beldelerde herkes birbiriyle tanış olmalı ki plajlara gelen aileler bir şekilde büyük gruplar oluşturarak saatlerce deniz kenarında ayakta sohbet ediyorlar : ) ), görmeyi özlediğimiz az katlı pastel renkli evler, arkada yemyeşil yamaçlar ve bu yamaçları mesken edinmiş teras şeklinde limon bahçeleri… 5 gün boyunca bu belde artık bizim evimizdi ve onu bağrımıza basmaya fazlasıyla hazırdık.
Minori’de Ulaşım
Minori’den Amalfi Kıyıları dahilindeki beldelere, Salerno’ya ve Capri Adası’na ulaşım gayet rahat. Minori’de iki tane Sita durağı, bir de deniz yolu ulaşımı için iskele bulunuyor. Sita duraklarının biri plajların tam karşısında, biri de sevgili otelimiz Hotel Settebello’nun önünde. Hatta durağın adı 7Bello : ) (sette İtalyanca’da 7 demek ) Bu arada duraklar tabi ki iki yöne de gidebilecek şekilde karşılıklı : ) Sita biletlerini Settebello durağındaki büfeden ya da Minori durağının arkasındaki Susy Beach Bar’dan alabilirsiniz. Sahil hattı boyunca bilet satışı yapan başka yerler de olabilir ama bizim bildiklerimiz bu ikisi.
Travelmar ve Alicost biletlerini ise sahilde, Pasticceria Sal De Riso’nun tam karşısında yer alan gişelerden alabilirsiniz.
Amalfi Sahilleri Gezi Rehberi yazımızda Amalfi Kıyıları’nda ulaşıma ilişkin daha detaylı bilgi bulabilirsiniz.
Minori’de Konaklama
Amalfi Sahilleri Gezi Rehberi yazımızda da bahsettiğimiz üzere Minori’de konaklama Amalfi Sahilleri’ndeki popüler beldelere göre çok daha uygun. Bizim gideceğimiz tarihler için tüm Amalfi Kıyıları içinde en uygun konaklama Minori’de Hotel Settebello’daydı.
Otel plaja 100 metre uzaklıkta ve önünde Sita durağı bulunuyor. Aracı olanlar için terasta (kot farkı ehehe ) ücretli otoparkı da var. Bed & breakfast konseptindeki üç yıldızlı bir aile işletmesi olan bu otelin sahipleri inanılmaz tatlı, nazik ve yardımsever insanlardı. Otelde ücretsiz wi-fi bulunuyordu ve çekim kalitesi de gayet iyiydi.
Konaklamaya kahvaltı dahildi ve yazlık kahvaltı için bizce gayet yeterliydi. Menüde çok lezzetli meyve çeşitleri, mis kokulu Amalfi limonu, meyveli yoğurtlar, müsli, çok çeşitli ve çok lezzetli fırın ürünleri vardı. Yine de önem verenler için belirtmek gerek: yumurta yoktu, peynir ve şarküteri de seçenekleri kısıtlıydı. Otelin restaurantını ise deneme fırsatımız olmadı ama her akşam İtalyanlarla dolup taştığını gördük. Bir bildikleri vardır diye düşünüyorum : )
Economy double-bed olarak geçen, yerleri renkli seramik karolarla kaplı çift kişilik odamız biraz küçüktü ama sabah çıkıp, öğlen duş almak için uğrayıp, sonra da gece yarısı dönüyorsanız kafaya takılacak bir durum değil. Özellikle fiyat performans göz önüne alındığında hiç değil. Gecelik 90 Euro yüksek sezonda gerçekten çok iyi bir rakam… Bu arada tüm odaları balkonlu mu emin değilim ama bizim manzarası olmayan bir balkonumuz vardı. Balkondaki katlanabilir kurutma teli havlu ve mayolarımızı kuruturken çok faydalı oldu. Temizlik de gerçekten çok iyiydi; balkonu bile her gün temizlediler : )
Otelin araç kiralama, özel turlar gibi ilave hizmetlerinin yanı sıra şemsiye ve şezlong kiralama hizmetleri de bulunuyormuş.
Otelin içinde çektiğimiz güzel fotoğraflarımız yok maalesef. Detaylı bakmak isterseniz websitelerinden ya da Booking.com’dan inceleyebilirsiniz.
Minori Plajları
Tertemiz bir denizde, pastel renkli evler ve yemyeşil ağaçlar eşliğinde yüzdüğünüzü ve etrafınızda sadece İtalyanca konuşulduğunu hayal edin. İşte Minori’desiniz. “Diğer evimiz”de : )
Minori’nin denizi gerçekten harika. Ne sabah ne de öğleden sonra denizde yosun, çöp vs hiçbir şey görmedik. Deniz hem sığ hem de neredeyse dalgasız olduğundan çocuklar için de çok iyi bir seçenek. Minori sahillerini genelde aileler ve daha sakin takılan yerel çiftler tercih ediyor anladığımız kadarıyla. Turist popülasyonu yok denecek kadar azdı.
Amalfi Kıyıları’nda plajların şöyle bir güzelliği var: sahil şeridinde işletmelerin yanı sıra halk plajı kıvamında ücretsiz alanlar da mevcut. Minori’de otelimize varıp eşyalarımızı bıraktıktan sonra hemen çıktık ve 3 dk içinde plaja vardık. Normalde ben beyaz tenli olduğum için 12:00-15:00 arası güneşe çıkmaktan kaçınıyorum. Ama Minori’ye vardığımız saat itibariyle bu kuralımı çiğnemek durumundaydım : ) Bu saatlerde de plajlar yoğundu. Sahil şeridinde ücretli şezlong & şemsiye hizmeti sunan birkaç işletme vardı ama şemsiye-şezlong fiyatlarını öğrenmek için soru sorabileceğimiz bir insan evladı bulamadık : D Galiba plaj kısımlarında sürekli duran çalışanlar olmuyor, her bir işletmenin yol kenarında kalan yeme-içme hizmeti sunduğu kısımlarda birilerine sormak gerekiyor. Açıkçası çok da umursamadık ve halk plajı kısmına geçiş yaptık.
Halk plajı kısmında havlusunu serip güneşlenenler de vardı, şezlonglu ve şemsiyeli olanlar da. Sonra deniz kenarında bir masa etrafında toplanan insanlar gördük; anladık ki burası şemsiye, şezlong, deniz bisikleti, kano vs. kiralayabileceğiniz bir esnaf işletmesi : ) Adam elinde hiç şemsiye ya da şezlong kalmadığını söylerken “Tabi siz geç kalmışsınız, sabahtan biter bunlar” diyerek yürek burktu : D Ama tabi ki şemsiyesizlik bizi yıldıramazdı! Tam deniz kenarında kendimize mis gibi bir boşluk bulduk ve havlularımızı serdik, kafamıza da şapkalarımızı taktık : )
Bu arada hayatımızda ilk defa yurtdışında denize girecektik ve hem heyecanlı hem de tedirgindik. İçinde kompakt makine görünümündeki aynasız profesyonel fotoğraf makinemiz, yüklü miktarda olmasa da içinde nakit para ve kredi kartlarımızın olduğu cüzdanlarımız ve telefonlarımızın bulunduğu çantaları bırakıp birlikte denize girmek büyük riskti. Ama ayrı ayrı nöbetçi mantığıyla denize girmeyi de hiç istemiyorduk. Bu noktada radikal bir şekilde birlikte denize girip çantaları uzaktan gözetlemeye karar verdik. Sanırım bu kararımızdaki en büyük etken etraftaki insanların büyük ölçüde İtalyan aileleri olmasıydı. Gözlemlediğimiz kadarıyla insanlar da genelde bu şekilde hareket ediyorlardı. Belki biz şanslıydık belki de gerçekten buralarda hırsızlık olmuyor bilemiyorum ama şok şükür hiçbir olay yaşamadan, hiçbir şeyimizi çaldırmadan Amalfi Sahilleri seyahatimizi tamamladık.
Ertesi gün sabahtan Capri Adası’na gitmeyi planlıyorduk. Daha önce, biletler tükenebildiği için erken almanın faydalı olduğuna dair bir yorum okumuştum. Sabahın köründe kalkıp kahvaltımızı yaptığımız gibi sahile Capri için deniz otobüsü bileti almaya koştuk. Gerçekten gereksiz bir davranıştı kabul ediyoruz : D Neyse tabii ki o saatlerde plajlar bomboştu, sadece bir-iki aile vardı. Saat 09:00’da deniz otobüsüne binmek için tekrar geldiğimizde plajlarda da hareketlenme başlamıştı.
Minori’de bir sonraki denize girişimizde plaja sabahtan gidip öğlene kadar kaldık. Yine şemsiye ve şezlongla uğraşmadan, halk plajında en öne havlularımızı serdik ve Capri Adası yazımızda bahsettiğimiz 8 Euro’luk şemsiyemizi kumlara gömdük : ) Daha sonra Minori’de Bar Antares’in yanındaki dükkanda ve Maiori’de yol kenarındaki birkaç dükkanda plaj şemsiyesi satıldığını gördüm. Bizim aldığımız gibi kompakt ve taşıması-kullanması kolay bir plaj şemsiyesi bulursanız ve şezlongsuz takılmak sizi rahatsız etmeyecekce plaj keyfinizi baya baya ucuza getirebilirsiniz.
Peki plajda acıkınca ne olacak? Plaja bir işletme dahilinde girdiyseniz dışarıdan yiyecek-içecek getirmenize izin veriyorlar mı bilemiyorum. Ama her işletme pizza ya da fast food tarzı yiyecekler ve alkollü-alkolsüz içecekler sunuyor gördüğümüz kadarıyla. Halk plajından girdiyseniz bu işletmelerden take-away bir şeyler alıp gelebilir ya da işletmelerin büfe kısımlarında oturabilirsiniz. Ya da kasaba içinden bir şeyler alarak sahilde tüketebilirsiniz.
Bizim Minori’deki “plaj yemeği” tercihimiz plajların hemen dibinde sayılabilecek Pizzeria O’Sarracino oldu hep. Sıcacık çıkan dilim, yarım ya da bütün pizzalar, saltimboccalar (kapalı pizza), mozarella kızartmaları, “arancini di riso” denen içi pirinç dolu kızarmış toplar, patates kroketler ve çeşitli salata-mezeler arasından istediğinizi seçebilirsiniz. Yiyecekler gerçekten aşırı ötesi uygun, keza içecekler de neredeyse market fiyatına satılıyor. Denediğimiz yiyecekler arasında lezzetli olmayanına rastlamadık desem? Çalışanlar İngilizce birkaç kelime biliyorlar ve para-çokomel sistemiyle gayet iyi anlaşıyorsunuz : ) Müşterilerinin neredeyse tamamı da İtalyanca konuşuyor zaten, yerellerin tercihi olduğunu anlamışsınızdır sanırım : ) Dışarıda oturacak yerleri de var; sanırım paket alıp orada yerseniz “coperto”(oturma parası) ödemiyorsunuz. Facebook sayfalarına göre Salı günleri hariç her gün sabah 10:00’dan gece 2:00’ye hatta Cuma ve Cumartesi günleri gece 3’e kadar açık. Gerçekten günün her saati tıklım tıklım, gece yarıları önünden geçtiğimizde bile herkes birbirini aşıp sipariş vermeye çalışıyordu.
Minori’de Gezilecek Yerler
Ruins of Villa Romana and Antiquarium: Açık konuşalım, Minori’nin pek öyle turistik bir yanı yok. Gittiğiniz yerlerde oranın tarihi mirasını, müzelerini gezmeden dönmek istemeyenlerdenseniz Minori’de tek seçeneğiniz var gibi: Ruins of Villa Romana and Antiquarium. Yine açık konuşalım; otelimizin karşısında olmasına rağmen biz buraya gitmedik. Bir-iki gün daha fazla kalsaydık kesin giderdik ama.
Basilica di Santa Trofimena: Gennaro Contaldo ve Antonio Carluccio’nun ekranlara taşıdığı Two Greedy Italian’ın sıkı takipçileri, o şahane sarı rengi ile Minori’nin en dikkat çekici yapısı olan Santa Trofimena Bazilikası’nı, ve hemen yanıbaşındaki çan kulesini çok iyi hatırlayacaklardır. Gennaro’nun memleketi olan Minori’yi gezdikleri ve ev yapımı makarnaları ile ağzımızın sularını akıttıkları bölümü yıllar önce izlemiştim ama sağolsun “Gezici Günlük” hatırlatana kadar aklımdan çıkmış gitmiş…
İtalya’da her şehrin ve beldenin bir “koruyucu azizi” (patron saint) bulunuyor. Minori’ninki de Saint Trofimena. Minori’liler her yıl Temmuz ayında onun adına bir festival düzenliyorlar. Şansımıza biz de bu tarihte Minori’deydik. Ravello yazımızda bahsettiğimiz Ravello-Minori yürüyüş maceramız sebebiyle kutlamaların büyük kısmını kaçırsak da Minori’ye tepeden bakarken havai fişeklerin tadını çıkarabildik. Biz Minori’ye varmadan önce St. Trofimena’nın heykelinin bando eşliğinde, arkasında büyük bir kalabalıkla tüm beldeyi dolaştığı bir geçit töreni yapılmış. O gece Minori rengarenk ışıklarla donatılmıştı ve her yer inanılmaz kalabalıktı.
Bazilikanın içinde kutlamalar devam ediyordu, hemen dışarıda da sandalyeler kurulmuştu ve orkestra ünlü operalardan seçkiler sergiliyordu. Tüm kafeler, pastanaler, restaurantlar tıklım tıklım doluydu; beldenin iç kısmında da çok büyük bir panayır kurulmuştu. Sokak satıcıları tezgahlarını açmışlar, bir yanda şekerlemeler, bir yanda kuruyemişler, bir yanda patlamış mısırlar, bir yanda oyuncakçılar… Bir de bunların içlerinde önlerindeki sıranın uzunluğu ile dikkat çeken bir el arabası: “O’ per e o’ muss” denilen Campania bölgesine özgü bir sokak yemeği. Domuzun -sanıyorum- bacak etini haşlamışlar ve satıcılar el arabasında bu etleri inanılmaz ince bir şekilde kesiyorlar, tuzluyorlar ve bolca Amalfi limonu sıkıp plastik tabaklarda servis ediyorlar. Bize hitap etmediği için denemedik ama bu tada alışkın olanlar için baya güzel bir lezzet olduğu önündeki sıradan anlaşılabiliyordu : )
Minori’den Ne Alınır?
Amalfi Kıyıları’nın tüm beldelerinde olduğu gibi Minori’den de hatıra ve hediyelik olarak rengarenk seramik ürünler alabilirsiniz. Bazilika’dan dümdüz caddeye doğru yüyürüyünce sağda Ceramica Ruocco‘yu bulabilirsiniz. Corso Vittorio Emanuele, 23’te de imalathaneleri bulunuyor. C.r.e.a ise çok daha küçük ve gördüğüm kadarıyla burada daha modern tasarımlar var.
Bizim gibi mis kokulu Amalfi limonlarından alıp yanınızda getirmek isterseniz Corso Vittorio Emanuele’de bir manav var : ) Yalnız bir limonun büyüklüğü kafamın büyüklüğü ile eşdeğer olduğu için sadece bir tane aldık : D Keşke ilave bagaj hakkı satın alsaymışız da bir bavul limon getirseymişiz diye düşünmedim değil : D Öyle bir limondan bahsediyorum ki dostlar; kabuğuna tırnağınızı hafifçe sürtseniz bile etraf buram buram limon kokuyor! O bir tanecik limonu bir hafta buzdolabında sakladım, geldim geçtim kabuğunu tırnaklayarak kokusunu içime çektim. “Diğer evimizin”ın kokusu burnumdaydı işte. Fakat en sonunda ona kıymak zorunda kaldım ve misler ötesi bir limonlu kurabiye yaptım : )
Hayat Amalfi Sahilleri sakinlerine limon verince onlar da sadece limonata yapmakla kalmamış, bu muhteşem şeyleri çok çeşitli şekillerde değerlendirmişler : ) Tüm İtalya’nın resmi içeceği sayılabilecek limon likörü “limoncello” da Amalfi Sahilleri’nin en meşhur ürünlerinden biri. Aİlelerin nesilden nesile aktarılan limoncello tarifleri soğutulmuş seramik bardaklarda, özellikle yemek sonrasında “digestivo” yani sindirime yardımcı bir içecek olarak sunuluyor. Limoncello hemen hemen her restaurant ve barda servis edildiği gibi, neredeyse tüm market ve hediyelik eşya satan yerlerde ve özel dükkanlarında şişe olarak da satılıyor. Minori’de çan kulesinin hemen arkasında kalan Liquorificio Carlo Mansi buranın en meşhur limoncello üreticisiymiş. Biz açıkken yakalayamadık, dolayısıyla kendi yorumumuzu katamıyoruz ama belki siz uğramak isterseniz.
Bu arada plajda, gezerken ya da daha sonra tüketmek için yiyecek-içecek almak isterseniz diye market alışverişi için de bir adres vereyim: Via Alfonso Gatto’dan sahile doğru inerken yeşil panjurlu bir bina göreceksiniz. Hemen oradaki sokağa girin (Via Arsenale); binanın altında Conad bulunuyor. Tabelası belli olmadığı için detaylı tarif etmeye çalıştım; haritada da işaretli. Kasanın önündeki sepette ev yapımı limon kremalı kurabiye bulursanız aman diyim kaçırmayın! Capri’de yediğimiz limonlu kurabiyeden sonra yediğim en güzel kurabiyeydi. Hediyelik olarak bir tane de büyüklere götürdüm, parmaklarını yediler : )
Minori’de Yeme-İçme Rehberi
Pasticceria Sal De Riso: İddia ediyoruz, ünlü İtalyan şef Salvatore de Riso’nun sahibi olduğu bu pastanede kendinizi kaybetmemeniz çok zor! Ama özel ricamız hedefe kitlenmeye çalışmanız ve doğruca “delizia al limone” adlı şahesere yönelmeniz olacak. Mis kokulu limon kremasının sünger kekle buluşmasıyla ortaya çıkan bu muhteşem şey, kendimi yemek blogu yazarıymışçasına cümleler kurarken bulmama neden oluyor : D Fiyatı 4,50 Euro. Minori’de kaldığımız beş gün boyunca, Sal De Riso’da başka hiçbir tatlı ve dondurma denememeyi ve hatta bu muhteşem şeyden sadece iki kere yemeyi nasıl başardık inanın hiç bilmiyoruz.
Sal de Riso, delizia al limone’nin yanı sıra hafızama çok tatlı bir ritüel ile kazındı. Her gece Minori’ye kaçta dönersek dönelim burada bir espresso molası verdik. Önce kasada 1 Euro’luk ödememi yapıp fişimle kahve servis ettikleri kısma yönelirdim: “un caffe per favore“. Rengarenk bir seramik fincanda espressom, yanında bademli kurabiyem ve bir bardak suyumla barda ayaküstü gerçekleştirdiğim bu rituel her gece kendimi “kendi çöplüğümde” hissetirirdi beni (yazarımız burada baya duygulandı…). Bir gece sayın Salvatore ile bile karşılaştık! İnsanlar çılgın gibi selfie çektirince dayanamadım ben de bi’ uzaktan fotoğrafını çektim : )
Aldığımız duyumlara göre kendisi panettone (İtalyanların meşhur mayalı keki) konusunda da oldukça başarılıymış; tabii ki klasik Milanese reçetesinin yanısıra başta limoncellolu olmak üzere farklı panettoneleri de varmış. Sal de Riso’nun hemen önünde ve caddenin karşısında oturacak alanları mevcut ve yemek & içki servisi de var, ama ne kadar başarılıdır bilemiyorum. Bu arada sahilde cadde üstünde Piazza Ettore e Gaetano Cantilena’da De Riso adlı bir pastane daha var. Sal de Riso eskiden burada hizmet veriyormuş ama şu an Via Roma, 80’de yer alıyor. De Riso denen yerin de burasıyla bir alakası var mı emin değilim; şöyle bir içeriye girip dolaştık ama sanki alakaları yok gibi.
Gambardella: Kasabanın iç kısımlarında kırmızı-beyaz tenteleriyle tatlı tatlı göz kırpan bir binanın altında, sarmaşıklardan tabelası doğru düzgün görünmeyen bir pastane Gambardella. Pastane ürünlerine şöyle bir göz attığımızda ağzımızı sulandıran bir şey olmadı açıkçası ama tam çıkarken gözümüze ilişen paketli limon kabuğu şekelemeleri hala bizimle, hala mis gibi kokuyor ve hala tarafımızca verilen “dünyanın en iyi şekerlemesi” ünvanını koruyor!
Pub Birilla: Beklentilerinizi düşük tuttuğunuz zamanlarda karşılaştığınız güzellikler insanı nasıl da mutlu ediveriyor : ) Minori’ye geldiğimiz ilk günün akşamında hem kasabayı keşfetmek hem de listemizdeki yerlerden birinde akşam yemeği yemek üzere dışarı çıktık. İtalya’dan kilo almadan dönmek neredeyse imkansız olduğu için ben hafif bir şeyler yiyebileceğim bir yer olmasını tercih ediyordum. Listede yer alan Giardiniello o an için bize hem fazla “özel” gelmişti hem de fiyatları listemizdeki diğer yerlere göre biraz daha yüksekti. Diğer bir seçenek La Botte ise gözüme fazla boş gözüktü ve nedense o an oraya girmek istemedim. La Botte’den köşeyi dönünce Pub Birilla karşımıza çıktı. Dükkanın önüne iki masa koymuşlardı ve masaların üstünde de bir menü vardı. Menüye şöyle bir bakındık; pizzalar, saltimboccalar, paniniler, makarnalar ve salataların fiyatı aşırı uygundu.
Bizim için yemek fiyatlarını karşılaştırırken baz fiyat her zaman Margherita pizzadır : ) Diğer yerlerde 8 Euro olan Margherita pizza burada 4 Euro’ydu. Sanırım bu size baya bir fikir vermiştir : ) Daha fazla fikir açısından makarna çeşitlerinin 8 Euro, paninilerin 5 Euro, saltimboccaların ve calzonelerin 6 Euro civarında olduğunu belirtelim. Ben hemen gözüme “caprese” salatayı kestirdim. Bu arada sokağın karşısında pembe pastel renkli bir evin altında masalarının olduğu bir alanı daha varmış. Şansımıza, dünyanın en minnoş masasına oturduk. Evin duvarlarından sallanan sarmaşıklar, seramik çerçevelere yerleştirilmiş asma saksılar içindeki pembe-mor çiçekler, masamızdaki galvaniz saksı içindeki çiçekler ve evin duvarındaki cibinlik kaplı loş lamba muhteşem bir ambiyans oluşturdu. Köşebaşını dönünce “tamam ya burayı bi’ deneyelim” dediğimiz yer bir anda çok güzel bir akşam geçirmemize neden oldu : )
Benim “caprese” muhteşem bir seramik tabakta servis edildi. O mozarellanın ve mis kokulu domateslerin tadı hala damağımda.
Onur’un seçtiği saltimbocca da çok lezzetliydi ama benim için hem çok fazla hamur içeriyordu hem de porsiyonu çok büyüktü.
Başka bir gün öğlen, buradan enginarlı-kalamata zeytinli pizza alıp otelde yedik. İlk defa enginarlı pizza yediğimiz için karşılaştırma yapamayacağız ama ben pek beğenmedi; Onur ise çok beğendi : )
Pizzeria O’ Sarracino: “Minori’nin Plajları” kısmında detaylıca yer verdiğimiz Pizzeria O’ Sarracino hem fiyat hem lezzet açısından çok başarılı. Fast-food tercih edenler, “plajda çok acıktık hemen bir şeyler atıştıralım” diyenler, “gece gece midemiz kazındı” diyenler, yemek harcamasını minimumda tutmak isteyenler kaçırmasın : )
Caffe’ Umberto Gelateria: Minori’de sadece burada -o da bir kere- dondurma yedik. Bir gün önce Amalfi’de Savoia’da yediğimiz “Delizia al Limone” aromalı muhteşem dondurmadan sonra her gördüğüm dondurmacıya girip aynı tadı yakalamak istiyordum : ) Caffe Umberto Gelateria’ya da hayallerle gittim. Gece geç bir saatti ve dışarıdaki masalarda birkaç yaşlı Minori’li toplaşmış muhabbet ediyorlardı. Biz dükkana girince muhabbetleri bölündüğü için dükkanla ilgilenen hanım teyzem resmen atarlandı -.- Her halinden ve tavrından “hadi yeaa muhabbet kaçıyo” aktığı için ben de bir anda gerildim, yoksa “hangisini tavsiye edersiniz” falan diye muhabbete girecektim. Mecbur bir top limonlu istedim. Çok pişmanım… Ben mis gibi yumuşak limon kreması beklerken limonlu meybuz çıktı resmen : D Bir şey de diyemedim; paşa paşa yedim : D Belki başka aromaları güzeldir ama beklentilerim çok yüksek olduğu için hayal kırıklığına uğradım. Minori’de dondurma için önce Sal de Riso’yu denemek daha mantıklı olabilir : )
Minori için listemize aldığımız ama deneme fırsatı bulamadığımız mekanlar
Ristorante Pizzeria Giardiniello: Özel bir yemek yiyecekseniz Minori’de buna en uygun ambiyansa sahip mekan muhtemelen burası olacaktır. Limon ağaçları ve sarmaşıklar altında yemek yiyebileceğiniz bir bahçesi olan mekanın yemek sunumları da güzel görünüyor. Fiyat seviyesini kestirebilmeniz için elimizdeki örnekler: istridyeli spaghetti için 17 Euro, ravioli için 14 Euro, deniz ürünleri salatası 17.5 Euro, “coperto” 3 Euro. Açık konuşmak gerekirse Minori’de sadece bir akşam yemek yedik ve çok özellikli bir ambiyansa sahip olmasını çok umursamadık; bütçemizi de düşünerek burayı denemedik. Özel bir yemek olsaydı ya da Minori’de birkaç gün yemek yeme fırsatımız olsaydı burayı kesinlikle denerdik.
La Botte: La Botte Via S.Maria Vetrano, 25’te yer alıyor. Kaldırımda tabelasını ve menüsünü gördüyseniz merdivenlerden inerek restaurantın bahçesine ulaşabilirsiniz. Yemeklerin fotoğrafları başarılı görünüyordu; menüyü incelediğimizde de fiyatların makul olduğunu gördük. La Botte’nin araştırdığımız diğer restaurantlardan farkı kırmızı et seçeneğinin çok daha fazla oluşu. Çoğu yerde kısıtlı bir kırmızı et menüsü var. Yalnız biz gittiğimizde saat 19:00 civarıydı ve La Botte neredeyse bomboştu. Nedense bir anda bu boşluk sebebiyle buraya girmek istemedim. Bazen böyle bi hallenmeler oluyor bana: ) Başka bir gün daha geç bir saatte önünden geçtiğimizde ise tıklım tıklımdı. Maalesef bir daha Minori’de yemek yeme fırsatımız olmadı; yoksa burayı da kesinlikle denerdik. Bazen bir yerin boş olması tercih edilmediği anlamına gelmeyebiliyor; özellikle İtalya’daysanız ve saat de henüz erkense… İtalyanlar akşam yemeğini benim alışık olduğum saatlerden daha geç yedikleri için yanılgıya düştüm sanırım : )